20 Haz 2009

...


Bir martıyla konuştum bugün… Pencereden güneşi seyrederken kondu sertçe yanıma… Birkaç el hareketiyle gitmesini istedim, ama gitmedi… Daha da yaklaştı ve başını kaldırıp gözlerimin içine baktı… Üzgün gibiydi… Sağ kanadında kan olduğunu yeni fark ettim, pişmanlık duydum… Ne olduğunu anlatmaya başladı sormamı beklemeden… Uçmak güzel şey dedi; özgürsün, kanatların olduğu sürece istediğin her yere gidebilirsin… Yalnız da değilsindir, gökyüzünde senin gibisi o kadar çoktur ki, paylaşırsın yollarını… Bazıları karşından gelirler, bazıları yanındadır, bilmeden nereye gittiğini, uçarsın… Mutlusundur ve korkmazsın düşmekten… Bakmazsın da zaten aşağıya… Sonra aşık olursun… Kanatlarından birini ona verirsin… Birlikte çırparsınız onları… Yorulmazsınız ne kadar yol alsanız da… Önünüze bakmazsınız, hep göz gözesinizdir, başka hiç bir şey yoktur zaten etrafınızda… Kanatlarınızı da birlikte hızla çırpmaya devam ederken, tam önünüzdekiyle çarpışırsınız… Görmediniz, neydi o? Düşmeye başlarsınız, duramazsınız… Ya ölürsünüz, ya da...
Susturdum elimle gagasına hafifçe dokunarak… Kanlar içindeki tek kanadını iyileştirebilmek için içeri aldım… İncitmemeye çalışarak sardım bir parça bez ile ama canı yanıyordu, anlıyordum bakışlarından… Şimdi uyuyor yatağımda ve ben onu seyrediyorum… Hiç istemiyorum gitmesini, ama iyileştiğinde, yeniden uçabildiğinde eminim çekip gidecek geldiği pencereden…

1 YoRuM:

SeRiOuuS dedi ki...

mimlendin : )